Bizim Gözümüzden: La Casa de Papel Nairobi Karakteri

Aleyna

Netflix

6 Ekim 2020

Bizim Gözümüzden: La Casa de Papel Nairobi Karakteri

İspanyol yerel kanalı Antena 3 için çekilen ve daha sonra Netflix tarafından satın alınarak tüm dünyada geniş bir izleyici kitlesine ulaşan La Casa de Papel dizisinin unutulmaz karakterlerinden Nairobi hakkında bilmeniz gereken her şey burada! İşte gerçek adı Alba Flores olan güzel oyuncunun hayatına ve dizide can verdiği karaktere dair detaylar…

Nairobi’ye Hayat Veren Alba Flores Kimdir?

Akıllı, çılgın, yaşadığı tüm zorluklara rağmen umudunu asla yitirmeyen ve belki en çok da bu yüzden kalplerimizde taht kuran Nairobi… La Casa de Papel Nairobi karakterine kusursuz şekilde hayat veren güzel oyuncunun gerçek adı Alba Flores. Kendisi Roman asıllı bir İspanyol. İspanya’nın başkenti Madrid’de müzisyen baba Antonia Flores ve tiyatro yapımcısı anne Anna Villa’nın kızları olarak 27 Ekim 1986 tarihinde dünyaya geldi.

Yalnızca anne ve babası değil, büyükannesi Lola Flores de ünlü bir sanatçı. Lola Flores, İspanya’nın tanınmış oyuncu ve şarkıcılarından biri. Bunun yanı sıra, halaları Rosario Flores ve Lolita Flores de İspanya’da tanınmış şarkıcılardan.

Oyuncu Olmaya Nasıl Karar Verdi?

La Casa de Papel Nairobi karakterine hayat veren Alba Flores ailesinin sanatla olan yakınlığından oldukça etkilenmiş görünüyor. Flores, küçük yaşlarda piyano eğitimi almaya ve şarkı söylemeye başlamış. Fakat 13 yaşına geldiğinde asıl tutkusunun tiyatro olduğunu keşfetmiş ve ailesi de onun bu arzusunu desteklemiş. Böylece oyunculuk dersleri almaya başlamış.

Oyunculuğa karşı duyduğu tutkunun ortaya çıkmasında Amerikan Güzeli ve Dövüş Kulübü filmleri özel bir yere sahip. Bu iki filmi izledikten sonra Flores, onlardan öylesine etkileniyor ki oyuncu olmaya karar veriyor.

Fiziksel Özellikleri

1.76 boyunda ve 56 kilo olan Flores, simsiyah saçları, koyu kahverengi gözleri ve sahip olduğu karakteristik burun ile oldukça karizmatik bir güzelliğe sahip. Eski fotoğralarına baktığımızda hiçbir estetik operasyon geçirmediğini görebiliyorum. Zaten kendine has burun yapısı da bu düşüncemi destekliyor. Oldukça doğal ve karakteristik bir yüze sahip.

Sosyal Medya Hesabı

La Casa de Papel Nairobi karakteri ile tanıdığımız Alba Flores, Instagram hesabında çok da fazla paylaşım yapmıyor, fakat buna rağmen 12,4 milyonluk oldukça kalabalık bir takipçi kitlesine sahip. Flores’in Instagram sayfasını merak edenler için link bırakıyorum.

Alba Flores’in Instagram hesabı için TIKLAYINIZ!

Flores, sosyal medya hesabında çoğunlukla tiyatro, dizi gibi yaptığı işlerle alakalı postlar paylaşıyor.

View this post on Instagram

Shared post on

Roman asıllı bir İspanyol olan Alba Flores, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı mücadele ediyor. Özellikle ilkokul yıllarında ırkçılığa maruz kalan çocuklar onun için oldukça hassas bir yere sahip. Kim bilir, belki o da hayatının önemli bir döneminde böyle bir ayrımcılığa maruz kalmıştır…

Yalnızca ırkçılığa karşı değil, farklı toplumsal meselelere karşı da oldukça duyarlı bir isim Alba Flores. Instagram hesabında iklim değişikliği gibi konularda bilgilendirici içerikler paylaşmaya gayret ediyor.

View this post on Instagram

Shared post on

Flores, dünya çapındaki ünün yarattığı bu ilgiye karşılık, sosyal medya hesabında özel hayatı ile şeffaf içerikler paylaşmıyor.

Fakat, La Casa de Papel dizisinde Helsinki karakteri ile olan müthiş uyumu sıklıkla aralarında duygusal bir ilişki olduğu yönünde yorumlara neden oluyor. Gerçekten ben de hem Nairobi hem de Helsinki hayranı bir izleyici olarak onları bir arada görmeyi isterim. Fakat her şeye rağmen Flores, özel hayatıyla ilgili tüyo vermemekte kararlı görünüyor.

Flores, az sayıda paylaşım yapmasına rağmen takipçilerine oldukça güzel ve kaliteli fotoğraflar sunuyor.

View this post on Instagram

Shared post on

Paylaşımları içinde ara sıra küçüklüğüne ait fotoğraflar da oluyor. Şu tatlığa bakar mısınız? Gerçekten insanın içini ısıtacak, yüzünü güldürecek kadar sevimli… Üstelik şu anki halinden neredeyse farksız, gerçek bir doğal güzel!

View this post on Instagram

Shared post on

Doğa fotoğrafları da Flores’in favori paylaşımlarından…

View this post on Instagram

Shared post on

Flores, bir röportajda kendisine sorulması üzerine sette en komik bulduğu ve birlikte en çok eğlendiği insanın Berlin karakterine hayat veren karizmatik jön Pedro Alonso olduğunu söylüyor. Dizide, özellikle ilk sezonlarda çizdiği karaktere bakılırsa bu oldukça ilginç bir durum. Ben en samimi olduğu kişinin Helsinki’yı canlandıran Darco Peric veya Tokyo’ya hayat veren Ursula Corbera olduğunu söylerdim… Tahminimce bir çok izleyici de benimle aynı fikirdedir.

View this post on Instagram

Shared post on

La Casa de Papel dizisinde Alicia Sierra karakteriyle tanıdığımız, nefret edilesi bir kadını canlandıran Najwa Nimri ile Vis a Vis dizisinde de rol arkadaşı olan Flores, belli ki hanımefendiyle oldukça yakın arkadaş. Flores’in Instagram hesabındaki sayılı paylaşımlar içinde Nimri’yi sık sık görüyoruz.

View this post on Instagram

Shared post on

Fakat Sierra sen gerçekten korkunç bir karaktersin! Sana hangi kötü özelliğin yüzünden sinir olmam gerektiğine karar veremiyorum. Sierra, düş yakamızdan!

View this post on Instagram

Shared post on

Alba Flores’in Oyunculuk Kariyeri

Alba Flores 2005 yılı itibariyle profesyonel oyunculuk kariyerine başlayarak tiyatro sahnelerinin yanı sıra birçok dizi ve filmde oldukça başarılı performanslar sergiledi. Sektörün ünlü simaları arasındaki yerini aldı.

View this post on Instagram

Shared post on

İlk olarak 2005 yılında, Luna de Miel Hirosima ve Bir Yaz Gecesi Rüyası isimli oyunlarda gösterdiği üstün performansı sonucunda dikkatleri üzerine çekmeye başladı. Flores’in bu oyunlarda gösterdiği başarı ona TV dünyasının yolunu açtı ve böylece dizilerde oynama şansı elde etti.

2013 senesinde El Tiempo Entre Costuras isimli İspanyol iç savaşını konu alan bir dizide Jamila adında Faslı bir hizmetçiyi canlandırdı. Karakteristik burun yapısı ve karizmatik güzelliğiyle bu role oldukça yakıştığını söyleyebilirim.

2015 yılında şuan Netflix’te de olan Vis a Vis isimli popüler dizide cinayet sebebiyle hapse atılmış Roman bir kız olan Saray Vargas karakterine hayat verdi. Bu dizideki rolü sayesinde İspanya’da oldukça ünlendi.

La Casa de Papel Serüveni

La Casa de Papel Nairobi karakteriyle tanıdığımız, gerçek adı Alba Flores olan güzel oyuncu, dünya çapındaki ününü bu diziye borçlu…

Dizi başlangıçta, İspanya’da yerel bir kanal olan Antena 3’te yayınlanmaya başladı ve ikinci sezonda iptal edildi. Fakat Netflix ile yapılan anlaşma serüvenin daha yeni başladığını hepimize gösterdi!

La Casa de Papel: Fenomen belgeseli, bize dizinin devam kararı hakkında şu bilgileri veriyor: Netflix’in diziyi satın almasının ardından, dünyanın dört bir tarafından milyonlarca seyirci dizeye inanılmaz bir ilgi gösterdi. Bu büyük ilgiyi gören Netflix yöneticileri, dizi ekibiyle yeni sezon için derhal anlaştı ve böylece yeni sezonların çekim çalışmaları başladı.

Cesur ve Karizmatik

Nairobi, grubun en zeki karakterlerinden biri. Karakterinde barındırdığı zıt yönler onu oldukça çekici kılıyor. Cesur, karizmatik, hayatı paramparça olsa da umut dolu ve renkli bir karakter o… Belki de seyirci tarafından bu kadar çok sevilip benimsenmesinin sebebi bu.

Benim Nairobi’de gördüğüm inatçı ve durdurulamaz tavır, cesaret ve coşku ona hayran olmamı sağlayan en önemli özelliklerden. Ayrıca onun kadar karizmatik bir karakter ortaya koymak da her zaman eşine rastlanır bir durum değil! Nairobi’yi izledikçe resmen insanın içinde bir ritim duygusu uyanıyor ve canlandırdığı o coşkuyu seyircisine sonuna kadar hissettiriyor.

İki Güçlü Kadın

Başta, kadın karakter olarak yalnızca Tokyo’nun olmasını planlayan dizinin yaratıcı ekibi, dizide tek bir kadın karakterin yeterli olmayacağını düşünerek Nairobi’yi kadroya sonradan eklemiş. Ah ne kadar iyi etmiş! İyi ki Nairobi karakterini yaratmış ve ona hayat vermesi için Alba Flores’i seçmişler!

Nairobi, birbirinden unutulmaz sahneleriyle La Casa de Papel’in efsane karakterlerinden biri. Bana kalırsa, o olmasa dizi gerçekten yavan kalırdı.

Nairobi’yi Bu Kadar Sevmemizi Sağlayan Sahneler

Nairobi’nin birbirinden etkileyici sahneleri hakkında biraz detay vermek, o sahneleri tekrar gözümüzde canlandırmak istiyorum…

Öncelikle, özellikle son sezonda kalpleri ısıtan Nairobi ve Helsinki arasındaki ilişkiden başlayalım… Oslo’nun beklenmedik ölümünden sonra Helsinki, aradığı dostluğu Nairobi’de buluyor. Her ne kadar ilgisine karşılık bulamasa da Nairobi, Helsinki ile güçlü bir bağ kuruyor.

İlk soygunun ardından yakalanmamak için ikişer kişiden oluşan dört grup, dünyanın bambaşka yerlerine gitti ve güvenliklerini tehlikeye sokmamak için de kimse kimseden haberdar olmayacak, nerede ne yapıyor bilmeyecek diye anlaştılar. Nairobi ve Helsinki bu yolda grup arkadaşı oldular. Bence, onlara grup arkadaşı demek aslında biraz haksızlık olur, çünkü bu ikili birbirlerinin ailesi oldu.

Kalbimizi Bıraktık…

Soygun sonrası hayatlarının gösterildiği bölümde (yani dördüncü sezonun ilk bölümü oluyor) Nairobi ile Helsinki birlikte yiyor, içiyor, bolca eğleniyor ve tam anlamıyla hayatın tadını çıkarıyorlardı.

Bunlar içinde Helsinki’nin şoför koltuğunda olduğu ve Nairobi’nin de arka koltukta oturduğu minik, tatlı mı tatlı o arabayla olan yolculuğu herhalde hatırlamayan yoktur. Helsinki’nin arabayı denize doğru sürerken ikilinin ortaya çıkardığı atmosfer benim favori sahnelerimden oldu, üstelik sadece o sezonda değil, dizinin tamamında! Gerçekten de seyirciye o neşeyi verebilmeleri çok önemli bir nokta.

Parti Zamanı!

Güçlü, cesur ve çılgın kadınlar! Bu uçuk kaçık kadınlara ait en efsane sahnelerden biri içki içip dans ettikleri parti gecesi. Seyirciyi gülümseten sahnelerden biriydi. Hafızalardaki yerini aldı..

Çocuk Özlemi…

Nairobi’nin aile ve çocukla ilgili olan özlemi, pişmanlığı, onun bu kadar cesur olmasını sağlayan saklı hüzünleri… Bu kez farklı olsun diye Profesör’ü çocuk yapmaya ikna etmeye çalıştığı sahne son sezonun dikkat çeken sahnelerinden biriydi. Evet, gerçekten düşünüyorum da Nairobi ve Profesör’ün genlerini taşıyan bir çocuk oldukça güzel olabilirdi.

Nairobi ve Bogota

Kalp kırıklıklarının ardından tam da eşini bulmuşken yine hikayesini tamamlayamadı Nairobi… En son sezonda izlediğimiz Lübnan asıllı karizmatik aktör Hovik Keuchkerian’ın hayat verdiği Bogota karakteri diziye yeni bir hareket getirmişti. Nairobi ile olan yakınlaşmaları bana artık “Oh be sonunda bu kadın aradığını buldu!” dedirtti fakat bu uzun süremedi…

Bazen Şaşırttığı Bazen de Üzdüğü Sahneler

Nairobi, bana göre dizini en derinlikli karakterlerinden biri. Fakat bazı sahnelerde öyle saçma hareketler yaptırılıyor ki seyirci şaşırıp kalıyor. Bu sahnelerden bazılarını hatırlayalım…

Daha Çok Para!

Para basma işinin başında olan ve bu işlemi muazzam şekilde gerçekleştiren Nairobi, yalnızca gerçeğe çok yakın bir üretim ortaya koymakla kalmamış, aynı zamanda takip edilmesi mümkün olmayan banknotlar basmayı başarmıştı. Nairobi, sen gerçekten muhteşem bir detaysın! Fakat, kaçmalarına 11 dakika kalmışken biraz daha para basalım, tam bir milyon olsun diye tutturmak nedir? Bu aç gözlü tavır sana hiç yakışmadı Nairobi, sen bu değilsin!..

Hayal Kırıklığı Yarattı

Benim içimde yara olmuş, hayal kırıklığı yaşamama sebep olmuş sahnelerden biri de Nairobi’nin Gandia’ya yakalanması…

Ekibin diğer üyelerinden kaçmak için havalandırma boşluğuna giren Gandia, daha yeni ölümden dönmüş ve henüz iyileşememiş olan Nairobi’yi tuvalette kıstırıyor. Bu sahnede hatırlarsanız Gandia, Nairobi’yi kafasından kapıya sıkıştırıyor ve ellerini bağlıyor. Bununla da yetinmeyen vahşi güvenlik şefi, yarasının olduğu bölgeye art arda yumruklar indiriyor…

Bu kadarına gerek var mıydı gerçekten, diye düşünüyor insan. Nairobi, dizinin en karizmatik karakterlerinden biri ve bu şekilde köşe kıstırılmış olması beni bir seyirci olarak oldukça üzdü.

Mantık Hataları

La Casa de Papel: Fenomen belgeselinden öğreniyoruz ki dizinin üçüncü ve dördüncü sezonlarının senaryoları dizi çekildiği esnada hala yazılıyormuş. Bu da gördüğümüz bazı mantık hatalarını destekler nitelikte bir bilgi tabii.

Bu süreçte bazı sahneler oyunculara videolar yoluyla anlatılmış, prova şansları olamamış. İşte bu sahnelerden biri de az önce sözünü ettiğimiz Gandia ile Nairobi’nin tuvalet sahnesi. Herhalde sahnenin yeterince iyi olmamasının sebebi bu. Fakat böyle popüler bir dizi ortaya konmuşken bu acele, bu savrukluk, bu kaliteden ödün vermek nedendir?

Yolun Sonu…

Son sezonun en akılda kalıcı ve en üzücü sahnesi Nairobi’nin ölümüydü diye düşünüyorum. Baş belası güvenlik şefi Gandia, Nairobi’yi rehin alıp ekiple pazarlığa başlayınca Nairobi için verilen sürenin sonuna gelindiği anlaşılmış oldu.

Nairobi’nin öleceğinin sinyalleri seyirciye verildi elbette usul usul. Özellikle Cesareo Gabarain’in söylediği ve İspanya kiliselerinde dini törenlerde kullanılan bir müzik olan Pescador de Hombres şarkısı bu atmosferi yaratmak için kullanılan etkili bir yol oldu bence. Gandia, Nairobi’yi rehin alıp herkese bu şarkıyı söyletti… Şarkının çevirisi şöyle:

“Sen sahile geldin

Ne bilgeyi arıyordun ne de zengini

Tek arzum seni takip etmek

Tanrım gözlerin üzerimdeyken

Teknemi bıraktım kıyıda

Senin yanında başka bir deniz arayacağım

Başka bir deniz arayacağım…”

Gandia’nın silahından çıkan kurşunla alnından vurularak ölen Nairobi, şarkıda söylendiği gibi sahiden başka bir deniz aramak üzere aramızdan ayrılıyor. Bu sahne, akıllarda iz bırakan ve unutulması mümkün olmayan muhteşem karakterimiz Nairobi’ye veda etmemize neden oluyor.

Şu var ki, Gandia ile olan sahneler içerisinde Nairobi’nin düşkün hali beni bir seyirci olarak oldukça derinden yaraladı. Helsinki’nin bu olaylar karşındaki tavrına baktığımızda ise, aynı duyguları seyircinin de içselleştirmiş olması sebebiyle, belki bir nebze iç soğutucu olabilir diye düşünüyorum.

Bakalım ölen Berlin’in eski anılarda canlandığı gibi Nairobi de yeni maceralarda hatıralarda canlanacak mı? Ben buna pek ihtimal vermiyorum doğrusu, çünkü Berlin’in ölümünün aksine Nairobi, giderken seyirciye adeta veda etti.

La Casa de Papel Tokyo Karakteri

La Casa de Papel Profesör Karakteri

La Casa de Papel Oyuncuları

Benzer Haberler

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz